Filmed over 5 years, DYING TO DIVORCE takes viewers into the heart of Turkey's gender-based violence crisis and the political events that have severely eroded democratic freedoms. Through intimately shot personal stories, the film gives a unique perspective on the struggle to be an independent woman in modern Turkey.
More than one in three Turkish women have experienced domestic abuse and the number of femicides is rising. But some Turkish women are fighting back. Ipek Bozkurt, a courageous lawyer, is determined to challenge this misogynistic trend by putting abusive men behind bars.
Working with a group of activists, Ipek fights to get justice for two survivors of horrific assaults: Arzu, married at 14 and Kubra, a successful TV presenter. Ipek struggles not only against a biased legal system but an increasingly repressive government. After an attempted coup, there is an unprecedented crackdown on dissenting voices, leaving Ipek, like thousands of other lawyers, fearing imprisonment.
"The film expertly presents the political and cultural forces that perpetuate a culture of violence against women, regardless of where they are on the social ladder. It also shows the effect on the male family of the women. Although set in Turkey, the film has universal relevance as domestic violence and hate crimes against women are a global problem. It's a must see." Special mention in the Movies That Matter Grand Jury Prize.
Beş yılı aşkın bir sürede çekilen “Ölümüne Boşanmak/Dying to Divorce”, izleyicileri Türkiye’nin toplumsal cinsiyete dayalı şiddet krizi ve toplumun demokratik özgürlüğünü ciddi şekilde sarsan siyasi olaylarin kalbine götürüyor. Film, samimi ve kişisel hikayeler aracılığıyla, modern Türkiye'de bağımsız bir kadın olma mücadelesine benzersiz bir bakış açısı kazandırıyor.
Türkiye'de her üç kadından biri aile içi şiddete maruz kalmakta ve kadın cinayetlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Avukat İpek Bozkurt, erkek suçluları parmaklıklar ardına koyarak bu kadın düşmanı eğilime cesurca meydan okumaya kararlıdır.
Bir grup aktivistle birlikte, İpek, eşlerinden gördükleri korkunç saldırılardan sağ kurtulan iki kadın için adaleti sağlamak için savaşır: 14 yaşında evlendirilen Arzu ve başarılı bir TV sunucusu olan Kubra. Hem yanlı kanun sistemi, hem de her geçen gün artan devlet baskısı, İpek’in mücadelesini gitgide zorlaştırır. Darbe girişiminin ardından muhalif seslere şiddetli bir baskı uygulanırken, Türkiyedeki binlerce avukat gibi, İpek’i de hapse girme korkusu sarar.
"Film, toplumsal sınıf fark etmeksizin kadına yönelik şiddet kültürünün sürmesine neden olan siyasi ve kültürel güçleri ustalıkla ekrana taşıyor. Bunu yaparken ayni zamanda, şiddetin kadınların ailelerindeki etkisini de gösteriyor. Konu Türkiye'de geçmesine rağmen, aile içi şiddet ve kadına yönelik nefret suçlarının küresel bir sorun olması filme evrensel bir önem kazandırıyor. Mutlaka izlenmeli!” Movies That Matter Büyük Jüri Ödülü yorumu.